Salı, Temmuz 31, 2012

Turuncu Sonbahar

Gecenin turuncusu, hüznün aynası bir anlamda. Ve rüzgarsız bir gece yeter hatırlamaya, ne kadar yalnız kaldığını sabahların. Hatıralar elinden tutar ve çekiştirir sonbaharı soğuk parklara. Fırlatır kahverengi bankın üstüne kimsesiz bedenini. Sahiplenecek gibi yaklaşır yavaşça. Ve asla dönmeyecek gibi telaşla uzaklaşır sonbahardan. Uzakta, ucrada bir köşeye çekilir bulut. Ve ağlamaya başlar yok olana dek. Gece yine bir başına pencereden bakakalır. Hala nasıl bu kadar turuncu kalabilir sonbahar ?

Olmayan Sevgiliye..

Şehrin ışıklarının karartın şimdi, gizlice sevmem gereken bir kadın var düşümde. Ve biraz da rüzgar katın geceye, teninin kokusunu hissetmem gereken bir kadın var hayalimde. Bardağımı ağzına kadar aşkla doldur garson. Aşkla sarhoş olucaz bu gece. Kemancı biraz hüzün kat şehre, gözlerinde bir deniz var sevdiğimin. Ne dersin, bu kıta bu kadında hayat bulabilir mi ? Bir kaç damla yağmur yeşertir mi aşkımızı, çorak ruhumu işleyecek bir kadın var artık dizelerimde, bak gör öleceğiz sevgiyle. Kaldırımlar, yalnızlıklarımı bir kenara çekin, elele tıklım tıklım yalnızız gene. Sahiller de neymiş, göğün askısı var gözlerinde. Mesafeler, siz yoksunuz artık, müsait bir zamanda göz göze gelelim yine. Düşlerim de bir çocuk gibi neşe dolu şimdi, sen geldin ya hepsi bir şenlik içinde. Yalnızlığım da saygı duyuyor sana, gelişin geri gönderdi onu. Hüzünlü cümleler darılacak bana. Artık affet beni İstanbul, sevmem gereken bir kadın var senin bağırında.