Pazar, Mayıs 27, 2012

Artık yemem içmem yazarım kardeş..

Ben eskiden de birşeyler karalardım aklıma estikçe, iyice dolunca mısralara boşaltırdım içimi, ama bu mısraların arasına aylar girdiği bile olurdu. Şu sıralarsa yazmak benim için günlük yapılacaklar listesinde en başta, gerçi o listede başka da bir şey yok. Yiyecek ekmeğim olmasa bile yazacak kalemim olması gerek mutlaka. Biraz da bu aralar takıldığım bir moda gibi geliyor bana yazmak..
Hergün farklı kişiliklerle tanışıyor, farklı olaylara şahit oluyor, neredeyse her ay farklı bir ilişkinin peşine düşüyorum. Herşeyi bir kenara itince de en büyük ilham çeşmemse ailem kalıyor başucumda. öyle sevgi temasıyla dolu bir çeşme hayal etmeyin hiç, benimkinden genelde nefret akıyor bir kaç yıldır. Ruh halim sürekli takip altında. Sürekli izlenmek, araştırılmak, irdelenmek, bana güvensizce yaklaşılması öyle bir hırpalıyor ki beni, nereye yazacağımı, hangi duvarı yumruklayacağımı bilemez hale geliyorum. Bu küçük evin içinde koca bir orman yaratıyorum ama yine de hangi ağacın arkasına saklanacağımı bilemiyorum. Bu hayatı terk edip gitmeyi hayal ediyorum hep, korkuyorum beyaz gömleği kafama geçirmelerinden. Kaygılara anlam veremiyorum. Defalarca anlattığım şeylere rağmen hala güvenmiyorlar bana. Nefret ediyorum bu evden. O yüzden her saniye yazmak istiyorum artık. Benim öz evim bu satırlar. Bana bu satırları yazdıran şeylere minnettarım, aşklarıma, anneme, babama, kaosa, sizlere...
Aşklarım gardrobum gibi. İçinde bana yakışan, bana uyan, birlikte yakıştırıldığımız hiç birşeyin olmadığı gardrobum. Hayatta her alanda şanslıydım. Sınıfımın birincisiydim. Kardeşimin çok sonralar sahip olduğu oyuncaklara ben doğmadan sahiptim. Neyi çok istediysem olurdu genelde. Ama aşkda Allah tarafından korunuyorum yıllardır. Hiç bir sevgim gerçek karşılığını bulmadı. Aşık olduğum kadınlar önce dünyanın en güzel ümitlerini verdiler, daha sonra " Aslında sana bilerek ümit vermek istedim." diyerek benimle dalga geçtiler. Ben onlara dünyanın en güzel sevgisini sundum. Onları herşeyim yaptım, aklımdan hiç çıkarmadım, değer verdim, önemsedim, en kötü zamanlarında, en güzel zamanlarında yanlarında oldum, onlar için ağladım, onlar için yürüdüm, üşüdüm her seferinde, kavgalar ettim, dostlarımı yitirdim, pişman oldum, anneme karşı geldim,yurda hep geç kaldım, sınavlarıma çalışmayıp onları mutlu etmek için vakit harcadım. Ama karşılığında onlardan çok az bişey istedim. Bana, benim onlara verdiğim değerin birazını vermelerini, gösterdiğim sevginin azıcığını göstermelerini istedim sadece. Ben, onlar dünyanın en şanslı kadınları olsunlar istedim. Onlarsa aşkın ne olduğunu, nasıl olduğunu, ne kadar güzel olduğunu kavrayamadılar. Hepsinin söylediği ortak tek yalan vardı, "Ben seninle dost kalmak istiyorum. Aşk dostluğu, arkadaşlığı öldürür." diyorlardı. Ama bilmiyorlardı ki, Hayat arkadaşlığının ne kadar ebedi, ne kadar kutsal, ne kadar değerli olduğunu..