Perşembe, Şubat 23, 2012

Ah Be Kadın !

             Bu bir bekleyiş yazısı falan değil. Kimseden birşey beklediğim falan da yok zaten. Sanırım sadece bir iç meseleden ibaret yazdıklarım. Huzur veya aşk arayışı da diyebilirsiniz.
             
             Ömür dediğiniz şeyde aslında uzun yıllar yaşamış olan kimse yok. Hepsinin hayatı yalnızca 2 sn.den ibaret. Göz açmak ve kapatmak. Hepsi geriye baktıklarında şu cümleyi kurdular: "Göz açıp kapayıncaya kadar geçti ömür.". Kim bilir hangi kadının arkasından yıllarca sürüklendiler. Belki de ömürleri boyunca kışın soğuğunu dünyaya veda etmeden nasıl geçi,receklerini düşündüler. Peki benim rolüm ne bu kadar ömrün arasında ? Dünyaya ne amaçla gönderildim ? Aynı anda bir kaç rolü birden canlandırabilir miyim acaba ? Örneğin aşkla neden bu kadar erken yaşta tanıştım ? Veya sokak adamlarını, sokaktaki yaşamı, hayatla verdikleri mücadeleyi neden herkesten fazla ben düşündüm ? Ya da neden yazarkenki ben ile sınıftaki, sokaktaki, annemin kolları arasındaki ben aynı olmuyor ?


              Kadınlar tıkıyor beni. Onları düşünürken nefes almakta bile zorlanıyorum. Ne zaman onlardan herhangi biri ile ilgili bir şey yazmaya çalışsam boğazıma bir şey takılıyor. Deftere bakıyorum ve kaldırıp atasım, bütün yazdıklarımı yırtasım geliyor. Bütün aşklarım birer hayal kırıklığı, birer hata, baştan kokan bir balık, hastalık, bağımlılık, zamanla nefrete dönüşen kelimeler, uyuşturucu, sert bir darbe, yalnızlık nöbetleri ve anlamsız gülüşler halini aldılar zamanla. Mutluluğu bulamadığım limandan kaçar başka bir limana sığınır oldum hemen. Her aşkımı başka ifade eden farklı şarkıları dinleyip her seferinde tekrar öldürüyorum kendimi. Eğer bütün şarkıları öldürürsem bütün aşklarımı öldürmüş olurum gibi geliyor. Aslında hayattan zevk alabilmek için çok daha güzel yollar var. Ama bir kadının bana aşkı olmadıkça hiçbir yol mutlu etmeye yetmiyor beni. Şu aşktan ne anlıyorum hiç bilmiyorum. Tek faydası bir şeyler yazabilmemi sağlıyor. Ama her yıkılıştan sonra beni ellerimden tutup ayağa kaldıran kadınların var olması da cabası. Alıştım artık. Ahmet Telli'nin de dediği gibi : "Sevgilisi değildim kadınlarımın. Bir papağan tüneğiydim belki.". Hepsinin tek ortak noktaları sadece birer dost olmaları. Umutlarım da yara bere içinde artık, onları kullanacak halim de kalmadı. 
               
               Ve kadınlar dünyanın en anlaşılır varlıkları. Onları bize sadece dost olsunlar diye gönderdiler. Sanırım bize aşık olacak diğer yaratıklar da yolda. Eminim olur da aşık olduğum bir kadın da bana aşık olursa onu şu evrendeki her maddeden daha çok ve nefesim ondan kesilinceye kadar seveceğim. "Open your heart, i'm coming home." Kalbini aç, eve geliyorum. Pink Floyd'un "Hey You" şarkısındaki bu cümle sanırım dünyadaki en sevdiğim cümle. Hadi kalbini aç bana sevgili. Dışarısı senin de bildiğin gibi soğuk ve tehlikeli. Ve sen merhametli kadın, sokakta yaşayan insanlara hep acırsın, imkanın olsa onları evine alıp sıcak bir çorba yapar, hiç olmazsa içlerini ısıtırsın. Hadi be kadın, bırakma beni dışarda. İmkanım yok deme sakın. Her insanın bir evsize çorba ısıtacak kadar imkanı vardır elbet. Bakarsın o evsiz hayatta tanıdığın çoğu insandan daha merhametli, daha güler yüzlü, daha sevecen, belki de aşkı sana en güzel yaşatacak tek insandır. "Bak, sen de belki diyorsun." deme bana kadın, bu söylediklerim zaten benden başka hangi evsizde bulunur ki ? Evet öyle, seni benden başka kimse benim kadar sevemez, kimse sana benden daha güler yüzlü olamaz. Ben sana gelene kadar ne aşklardan geçtim, ne acılar, eziyetler çektim, ne göz yaşları döktüm, biliyorum bana gelene kadar sen de bunları yaşadın. Artık yetmez mi be kadın ? Daha yol almaya ne gerek var ? Arkanı dön ve gör artık beni ! İleri gitme sadece bir adım geri gel, gel ki öpeyim o kara gözlerinden, sarılayım ince beline, en güzel şarkılarda bile bulamadığım o sesini dinleyeyim sessizce. Zor değil be kadın ! Beni sevebilmek hiç zor değil. Naz yapmam mesela, her dediğine tamam der yormam seni. Bak beraber alışverişe de çıkarız ama gezerken hiç sıkılmam seni de sıkmam. İstediğini alırız, bana almasak da olur, o kadar gezersek yorulursun. Biliyorum romantizme bayılıyorsun, ben de şiirler yazarım sana, sonra mum ışığında yemek yeriz senin istediğin her akşam. Yatağına kahvaltını ben getiririm hem. Yağmuru beraber izler, hatta çıkar beraber ıslanırız altında, bak şarkılar da söyleriz istersen. En büyük hayalin de başka ülkeleri gezmekti senin, atlarız uçağa gezmediğimiz ülke bırakmayız inan bana. Filmlere de bayılırsın sen. Gidebildiğimize gider, gidemediğimizi de evde oturur başbaşa gözgöze izleriz. İstersen akşamları sana kitap da okurum ben. Beraber çikolataları bitirir hatta yarışırız önce kim bitiricek diye. Ve şu anda birlikte düşlediğimiz ama aklımıza gelmeyen her şeyi beraber yaparız. Bak ne kadar da kolaymış beni sevmek ve ne kadar güzel. Ama sen dış görünüşün yanında daha çok iç güzelliğe önem veren bir kadınsın. Biraz da bu yüzden kolay beni sevmen, dışım idare etmez ama içim, senin o sevdiğin Galata Kulesinden bile güzel be kadın ! Ama sen neden kolayı seçmiyorsun da, aşksız olanı, bensiz olanı, zor olanı seçiyorsun ha kadın ? Hadi, ben beklemekten usandım, sen de bekletmekten usan artık. 

2 yorum: